“HÜRREM’İN HAMAM KEYFİ!..” AYŞE ARMAN, HÜRREM SULTAN MERYEM UZERLİ İLE RÖPORTAJ YAPTI!.. İŞTE MERYEM UZERLİ’NİN ÇOK ÇARPICI AÇIKLAMALARI…İçimde bir his var Türk sevgilim olacak
Pırıl pırıl, güneşli bir gün.
Ayasofya, turistten yıkılıyor.
Biz hamamdayız.
Kanuni’nin Hürrem Sultan’a özel yaptırdığı hamam.
Ne kocalar var hayatta!
Mimarı, Büyük Sinan. Büyük iş becermiş. Şahane bir yer yapmış.
Tam meydanda.
Baştan aşağı restore edilmiş.
Orijinal hali korunmuş, etrafı da kafe.
Bir yer bu kadar mı güzel olur.
Röportaj filan uçuyor aklımdan, yıkanmak istiyorum ben burada.
Belki ‘Muhteşem Yüzyıl’ın Hürrem’i Meryem Uzerli’yi de ikna ederim, birlikte yıkanırız.
Arkadaşım Cem Talu fotoğrafları çekecek.
“Mümkün değil ikna edemezsin. Hürrem’e kaftandan başka bir şey giydirmezler” diyor.
“Bu sıcakta ne kaftanı ya!” diyorum, “Hamam burası, bizi peştamal paklar!”
O arada Ayşe Barım geliyor.
Yalvarıyorum: “Ayşecim, hamamda ağır kıyafetlerle çekim komik olur. Gel biz bunu, hamam kıyafetleriyle yapalım?”
Gülüyor.
“Ayşe, daha Meryem’le tanışmadın bile, kabul edecek mi etmeyecek mi nereden biliyorsun? Belki de etmez?”
“Sen deli misin!” diyorum, “Anlaşmama şansımız yok. Ben onun Türkiye şubesiyim. O da yarı Alman, ben de. O Türkçe bilmiyor, ben Almanca. Ama ikimiz de, Türk-Alman karışımı olduğumuz için acayip iyi anlaşacağız, eminim?”
“Ve soyunacaksınız öyle mi?”
“Tabii ki!”
Ve birazdan Meryem geliyor.
Sıcacık. Dünyanın en tatlı, en doğal kadını. Bizdeki ‘çakallık’ onda hiç yok, hesap-kitap sıfır. İçinden nasıl geliyorsa öyle. Ayrıca, kızın hakkını yemişler, bunun neresi tombik!
Biz, Ayşe Barım’ın ağzından girip burnundan çıkıyoruz, üstümüzdekilerden kurtulup göbek taşına kuruluyoruz, güle oynaya bu fotoğrafları çekiyoruz.
Dizinin yapımcısı Timur Savcı’nın da insafına sığınıyoruz.
Hiçbir fenalık yoktu, çok eğlendik, bence estetik de oldu. Sizin de ses çıkarmayacağınızı düşünüyorum.
Ne biçim bir ülke olduk biz, peştamalle poz vermenin neresi kötü, her şeyden korkar hale geldik.
Lütfen üzerimize gelmeyin.
O hamama da mutlaka gidin, şahane bir yer, tuvaletler filan enfes, alaturka tuvaletlerin orijinal hali korunmuş, üzeri cam kaplanmış, çok çok güzel.
Son bir şey daha, Meryem burada yalnızlık çekiyor, önümüz de yaz, havada aşk kokusu, inşallah aklı başında bir Türk erkeğine aşık olur da, İstanbul’un tadını çıkarır?
Peki Almanya ne alaka?
- Çünkü babamın babası, yani dedem, Almanya’ya gidiyor. İşçi olarak. Dört çocuğu var, babam en büyüğü. Babam da askerliğini yaptıktan sonra, babasının yanına gidiyor. Üniversite okuyacak.
Olay nerede geçiyor?
- Kassel. Kassel, Almanya’nın tam ortasında 300 bin nüfuslu bir minik şehir. Frankfurt’a yakın. Orayı seviyor, kalmaya karar veriyor. Sosyal bilimler ve felsefe okuyacak. O arada amcam Yalçın da geliyor. Ve kader ağlarını örüyor. Annem önce amcamla tanışıyor, sonra babamla ve babama aşık oluyor.